sahte kalabalıklarda dağılıyoruz
Sisifos’un bir öyküsü yok
olsaydı onu mutlu tasarlamazdık
zorlama yazgılarımızı yeniden ve yeniden döllediğimizde
üzerimize bulaşan kemik tozları kalıyor geriye sadece
kalkışmalarda boy gösterdiğimiz dirim sağlayan yorgunluğumuz
erguvani bir renge bürünüyor tam da Büyük Mistik’in dediği gibi
kapılmış dinliyoruz söylediklerini
kurumuş ağaç dallarında görülen çatlakların kaynaşımı
ötedeki tepeleri yadsırcasına kurumuş kabuklara bırakıyor kendini
kuru gürültü
safsata
dile gelmeyen kösnül doğurganlık
dolgun memelere dönüşüyor renklenen tuvallerde
bir su birikintisinin balçıktan dünyaya getirdiği nilüfer çiçekleri
oynaşan balıkları topluyor etrafına tam da o sırada
kesik kesik damarları ağacın ellerimde
usulca aytaşlarını arıyor parlayan gecede
bahçe katı muslukları darbızlı toprak için
beklemede eğri büğrü gövdesiyle muşmula
suyu emiyor içine
yosun tutmuş kayalıkların kayganlığı
soğuğa açılan atonal melodilerde yol buluyor bilincimde
hiç bu kadar yerleşilmemişti bir şehrin deneyim kokan sokaklarına
bir olay örgüsü içindeki yoğun çabalara
biriktirilenlerde seyrine dalınanlara hiç bu kadar yerleşilmemişti
dilin gerektirdikleri durağanlığa takılı dursun
araştırmacı ruhum sarp kayalıklarda yankılanır benim
şiştikçe şişen mazimin inip çıktığım basamakları
yapının dışına çıkmak için
bırakalım artık Sisifos’a methiyeler düzmeyi
dirimbilim konuşsun biz yaratalım
oburluğumuzu kutlayalım şen şakrak sıncanların arasında
raks edelim yalamuk damlaları dolarken sırça şişelere
şimdinin erteye kalan her anı için sekizlik es mevsimi
rapsodilere dönüşüp azık olsun
kiler yeterince büyük
Tartışma
Henüz yorum yapılmamış.